23 Şubat 2017 Perşembe



İyi Şeyler :)

Bu akşam büyükbabam babamı aradı, 
telefonu iyi akşamlar ya da iyi günler diye açarsın ya normalde; 
büyükbabam ‘’iyi şeyler’’ diye açmış bulundu yanlışlıkla, dili dönmedi ‘iyi şeyler’ deyiverdi :) 

Ben de çok seviverdim bu girişi..

Herşeyin gözüme çok tatlı göründüğü, sebepsiz yere içimden mutlu olduğum, kendimi evrenden bir parça gibi hissettiğim; öyle ferah geniş ‘his’settiğim bir zamanda şurda bir yazım dursun kenarda istedim ondan yazıyorum bu akşam. 

Böyle bir akşamdan ‘İyi Şeyler’ size :)

Evimizin olmadığı 128. gün.

Ama artık su basmanımızın tuğladan kalıpları, izolasyon yalıtımı ve en alt katmanındaki betonu var :) Büyük gelişme bence, yerimiz sınırımız belli en azından :) Misafir bile ağırladık haftasonu evimizde. Pazar günü çok sevdiğimiz İbrahim abiler ve Ulaşlar geldi farklı saatlerde, biz çünkü tüm gün inşaattaydık, gazbeton tuğlasının bi parçasıyla beton zemine odaların duvarlarını, koltukları, klozetin ve duşun yerlerini falan çizmekle meşguldük. Cumartesi de ordaydık. 

Ev olmadan yaşam nasıl mı gidiyor.

Şikayet edeceğim hiçbir şey yok, binlerce kere çok şükür. Sadece gündüz enerjim düşüp akşam kendimi sadece eve atıp yalnız kalmak istediğim 1-2 sefer oldu, o seferler azcık koymuştu o günler ama ertesi günlerde de geçti hemen. Şapsik bi durum. Genelde her zamankinden daha iyi olman gerekebiliyo evinde değilken. Ve biz çok şanslıyız çünkü kendi kardeşlerimizin evinde kendi evimizde gibiyiz. Başka türlü böyle bir dönemin pek altından kalkamazdık, sağolsunlar.

Ama Ev… ’EV’ ne özel, ‘EV’ ne önemli.

Dün inşaata gittiğimizde o kuşlar ötüyodu yine; iri, şişman, siyah sürü halinde gezenler. Çıldırmış gibi şarkı söyleyerek ötenler. Onların sesini duyunca ’sorun yok, herşey yolunda’ dedim içimden. 
Kafamı gökyüzüne kaldırdım, derin nefes aldım…

Hayat ne güzel dedim.

“hücrelerine kadar derinlemesine hissetmek ve zihnine kazımak.”
Öyle anlar biriktirmek güzel, değer bilmek güzel.



1 Şubat 2017 Çarşamba

Bir arsanın biyografisi :)


1 Şubat 2017
Bugün tarihe geçsin lütfen.

Süreci kısaca özetliyorum;

09/ 2015; Urladan arsa aldık,
10/ 2015: Anıtlar kuruluna sit alanından çıkması için arkeolojik kazı başvurusu yaptık,

03/ 2016: Anıtlar kurulu kazısı için sıra geldi, Arkeologlar eşliğinde kazı başladı
                (12 gün sürdü)
06/ 2016: Kazı arkeologlar eşliğinde kapatıdı,
07/ 2016: Evimizi sattık, 3 ay daha oturacak şekilde anlaştık, 
07/ 2016: Ahşap firması ile ev yapmaları için anlaştık,
09/ 2016: Mimarla anlaşıp proje sürecini başlattık,
10/ 2016: Evden çıkıp eşyaları depoya koyduk, Kuşadasından eşyalı ev kiraladık,
12/ 2016: Kuşadasındaki eve hiç gidemediğimiz için bıraktık. 1 valiz eşya hazırladık kendimize.

02/ 2017: İnşaat ruhsatımızı verdiler.     
04/2017: İnşallah artık evimiz olucak.

Binlerce kere çok şükür inşaat ruhsatımızı verdiler. 5 aydır bunu bekliyoruz ve son 3 aydır, evimiz olmadığından beri beklemek hiç kolay olmadı. Anıtlar kuruluna ilk kazı için başvurduğumuzda kurul müdürü çocuklar sizi zorlu bir süreç bekliyor, kolay işler değil demişti. Biz sırıta sırıta olsun demiştik :)   

Oldu :)

Bile bile tercih yaptık neyse ki, nasıl olsa sayılı zaman dedik, çocuğumuz da yokken atmazsak bu adımı ne zaman atarız bi daha dedik, tecrübe olur, anı olur dedik. Ve öyle de oldu.

Hala önümüzde yaklaşık 2 aylık bir inşaat süreci var. 1,5 yıl sürmüş olucak nisan ayında inşallah evimiz bittiğinde.

Biz bu aralar baya yorgun moddayız. 1,5 yıl ama 1,5 yıl yani. Bu 1,5 yıl içinde Tea&Pot'un kafe kısmını devrettik, Serhat istifa etti, Kayhan Abi ve babasıyla Kuşadasında Min Marine'i ve Balık Halkı'nı kurdular. 

Ya ne büyük şeyler. 

Çok seviyorum hayatımı ama hep aksiyon hep macera :) Hatta Fantastik :) Bazen arkadaşlarımla bir süre görüşmeyip nasıl gittiğini konuşurken sıra benim hayatımdan bahsetmeye gelince önce derin bir nefes alıyorum. Sonra anlattıklarımı bir düşünüyorum da :) Hep abartıyomuşum gibi geliyo. Yani fazla mı büyütüyorum ya da fazla mı küçültüyorum. Ya da hiç arası yok mu, bilmiyorum.

Ama neyi biliyorum biliyomusun. 

Şükretmeyi biliyorum. Sorun etmemeyi, şikayet etmemeyi, bahane uydurmamayı, kendime dürüst olmayı. Sevmeyi, çok sevmeyi biliyorum. Yorulmayı, haketmeyi, özlemeyi biliyorum. Yokluk kısmını da biliyorum, varlık kısmını da. Çok şanslıyım, hep de şanslıydım. Zor yoldan gitmeye üşenmediğim için, bazen üşensem de söylenmediğim için, zorluklarla gururla başa çıktığım için kendimi de seviyorum. 

Hiçbir zaman sıradan bir hayatım olmayacak bunun için de hayatımı seviyorum. Kendimi cesur hissettiğim için de, zaten azcık korksam hemen ağladığım için :) de tüm huylarımı seviyorum. Paniksem de panik oluşumu, dalgınsam da dalgın oluşumu, sonuçta hayalperest oluşumu, üretken oluşumu, kendi sınırlarımca becerikli oluşumu seviyorum. Evrenin bir parçası olduğumun farkında oluşumu seviyorum. Eksik yanlarımı dalıp çıkarıp; sadece kendimi kendime şikayet edip; başkalarıyla değil de; Kendimle uğraşmamı seviyorum. 

It is not easy to grown up young :)

Yeni yılda ve yeni yaşımda biraz daha büyüdüm tabii ama itina ile çocuk kalmaya, hayalperest olmaya ve daha yaratıcı olmaya da kararlı olduğum yeni bir yaş bu. 

32 yaş.

Yukardaki ilk resme geri dönecek olursam. 

Evimizin ahşaplarına bakmaya gittik geçen gün, bu resmi o gün çektim.

İşte resimdeki o ahşapların arasında bir ömür yaşamayı hayal ediyoruz. İlerde o ahşapların içinde yaşarken bir bebişimiz olsun, ev onun gülücükleriyle dolsun, işlerimiz otursun, arkadaşlarımızla güzel yemekler yensin, ailemizle huzurlu günlerimiz olsun diye hayallerimiz var. Güzel müzikler duvarlarda depolansın, mis kokular her köşesine sinsin, güzel hislerle dolsun evimiz. Bunları söyleyip sevdim sarıldım resimdeki ahşaplara. Bir çeşit tembihdi benimki, elimi koydum, 'tamam mı' dedim onlara :) 

Anlaştık.

Herşey sanki şimdi başlıyormuş gibi geliyor. 

Çok şükür.

                                                                ❤