21 Nisan 2014 Pazartesi

summer wine



Strawberries cherries and an angel’s kiss in spring
My summer wine is really made from all these things
Take off your silver spurs and help me pass the time
And I will give to you summer wine

My eyes grew heavy and my lips they could not speak..

7 Nisan 2014 Pazartesi

şşşş..

-Neyin peşindesin? -şşşş.. sihirli bıdık bişeylerin.. (fısıldayarak)
Nası bişeylerin?  Biiiilllmiyorum işte.  İçimi hep gıcıklayan gıdıklayan bişeyler var, kendini gösterip gösterip kayboluyo, hayatla ilgili. Yaşamakla.
Kaybolunca unutuyorum yada unutunca kayboluyo.
Geri gelince şok oluyorum nasıl unuttuğuma. Bu gelgitim benim. Bi istatistiğim yok ne zamanlar geliyo ne zamanlar gidiyo. Biraz karışık.
Ötesinde çok şey var. İçimizden gelenlerin orda çok şey var. O yerde, en içte bi güç.
Şu son yazmadığım zamanlarda çok şey oldu. Hep kafamdan yazdım, yazıyomuş gibi düşündüm. Cümleler kurdum, girişler yazdım. Yine okuyomuş gibi düşündüm o yazdıklarımı. Aklımda tuttum, eve gidince yazıyım diye ama bi türlü oturup bloga giremedim. Hiçbirini yazmadım ama ben bol bol kendimle yüzleştim bu düşünce yazılarımda.
Minik bi trafik kazası, gömülü yirmi yaş dişi ameliyatı, geceyarısı acil iğneleri, Pişmiş tavuk rolünde gibiyim bi süredir kendi hayatımın. Ama daha çok kendimle yüzleşiyorum bu sırada çünkü insan bazı zor zamanlarda herzamanki kendinden farklı bi kendini buluyo karşısında ve çok müdahele edemiyo beğense de beğenmese de. Bi bakıyo çünkü O.
Dedim ya şu son yazmadığım zamanlarda çok şey oldu ama bi şey de hala olmadı.
Dünya bıkmadan dönüyo dönüyo bir sürü şey gerçekleşiyo bir sürü şey gerçekleşmiyo ve elinde kalan senin kendinin, kendi yaşadıklarınla ilgili iç yorumların oluyo.
Herşeyi çok seviyorum, çok çok şeyi reddediyorum kabul etmiyorum, çok şeyi olduğu gibi kabul ediyorum. çok çok şeye büyüleniyorum. İyi ki, iyi ki, iyi ki…
❤️❤️❤️

-Neyin peşindesin?
-şşşş.. sihirli bıdık bişeylerin.. (fısıldayarak)



Nası bişeylerin? 

Biiiilllmiyorum işte. 

İçimi hep gıcıklayan gıdıklayan bişeyler var, kendini gösterip gösterip kayboluyo, hayatla ilgili. Yaşamakla.


Kaybolunca unutuyorum yada unutunca kayboluyo.

Geri gelince şok oluyorum nasıl unuttuğuma. Bu gelgitim benim. Bi istatistiğim yok ne zamanlar geliyo ne zamanlar gidiyo. Biraz karışık.

Ötesinde çok şey var. İçimizden gelenlerin orda çok şey var. O yerde, en içte bi güç.

Şu son yazmadığım zamanlarda çok şey oldu. Hep kafamdan yazdım, yazıyomuş gibi düşündüm. Cümleler kurdum, girişler yazdım. Yine okuyomuş gibi düşündüm o yazdıklarımı. Aklımda tuttum, eve gidince yazıyım diye ama bi türlü oturup bloga giremedim. Hiçbirini yazmadım ama ben bol bol kendimle yüzleştim bu düşünce yazılarımda.

Minik bi trafik kazası, gömülü yirmi yaş dişi ameliyatı, geceyarısı acil iğneleri, Pişmiş tavuk rolünde gibiyim bi süredir kendi hayatımın. Ama daha çok kendimle yüzleşiyorum bu sırada çünkü insan bazı zor zamanlarda herzamanki kendinden farklı bi kendini buluyo karşısında ve çok müdahele edemiyo beğense de beğenmese de. 

Bi bakıyo çünkü O.

Dedim ya şu son yazmadığım zamanlarda çok şey oldu ama bi şey de hala olmadı.

Dünya bıkmadan dönüyo dönüyo bir sürü şey gerçekleşiyo bir sürü şey gerçekleşmiyo ve elinde kalan senin kendinin, kendi yaşadıklarınla ilgili iç yorumların oluyo.

Herşeyi çok seviyorum, çok çok şeyi reddediyorum kabul etmiyorum, çok şeyi olduğu gibi kabul ediyorum. çok çok şeye büyüleniyorum. İyi ki, iyi ki, iyi ki…

❤️❤️❤️