28 Ocak 2014 Salı

Ne olay yaptım 30umu :)

Ne olay yaptım 30umu :)
Eski yazılarıma bakıyodum bi önceki doğumgünü yazımda artık 28sin demişim :) Sadece bir yıl sonraki bu doğumgünümde 30 yapmışım kendimi :)
Bekleyemedim ki resmen, 29 çok arada bi yaş diil mi ama. Sonuçta 29 doldu ve 30a girdiğim için de 30 ilan edivermeye karar verdim kendimi :) Bence çok iyi fikir :) Ama çok tuhaf ve şapşal bi şekilde de aşırı durgun ve soluktum doğum günümde, zaten bi sonraki günde büyük yanık olayımı yaşadım, tesadüf müydü acaba.  (kendimi kendimi takip eden bi dedektif gibi hissediyorum şu anda, bakalım tüm bunlarla ne sonuca varıcam :))
Zaten bi gün önce de spiritüel olarak yeni bi yaşa girmenin nası bi etkisi olabilir acaba insanda diye dolaşıyodum. Düşünsene senin doğduğun günün yıldönümünde güneş sisteminde dünya tam bi tur atıp önceki yere geliyo, kocaman bişi bu, bi etkisi olmalıydı. Hatta yeni yıldan daha etkili bişi olmalıydı kişi için. Ve ben gerçekten arada bi keçileri kaçırıyordum işte bunlarla :P Sanırım benim evrensel yıldönümümün etkisi sağ bileğimdeki kocaman yanık oldu :) 
Bu arada hızlı hızlı bu yazıya girişimin asıl amacı kendimize zaman ayırmanın ne kadar önemli olduğunu düşünmem sabahtan beri.
İnsan sevdiği bişeyle uğraşınca ne kadar rahatlıyo. Bunu hepimiz biliyoruz evet tamam ama işte yapmıyoruz. Ben unutmuşum en son naptığımı hatırlayamadım mesela geçen gün ve açtım dikiş makinamı sırf o yüzden pembe çizgili kumaştan kalpler diktim şuursuzca :)
Hiç de lazım olmadığı halde ve kullanmıcağım halde.
Sevdiğim bişi yapma ihtiyacımla yaptım sadece tüm salona kumaşlarımı yaydım, diktim diktim heryer iplik oldu ve o manzara mutlu etti beni işte :) o kadarcıktı yani rahatlamam. Sağ kolum sargıdaydı, saat 11di, hiç gerekli diildi ama oturdum kalp diktim ❤  
Bunu anlatmak istedim ❤
Bence bazen sadece kendimiz için tatlı minnoş bi bencillik takınalım kimseye çaktırmadan ve ihtiyacımız olan bişiyi yapalım her gün. Çünkü kendimizi mutlu ettiğimizde herkesi de daha mutlu edebilme enerjimiz ve gücümüz olucak inanın bana. Çok zaman ayırmak şart diil belkide yarım saat hatta belki de öyle bi lüksümüz varsa bi saat. 
Ama işte tam da burda ciddi bi sorunla karşı karşıya kalabiliriz.
Biz ne istiyoruz? Ne yapmaktan gerçek mutluluk duyuyoruz? Neye gerçekten ihtiyacımız var? Ama gerçekten, özel olarak, gizlice, çok içten. Herkesin istediği klasik ihtiyaçlardan bahsetmiyorum. Ruhumuz neye aç, minicik nelerle besleyebiliyoruz onu? Çevremizdekilerden beklentilerimiz olarak değil, kendi kendimize bi mesele bu. Kendi sorumluluğumuzda iç huzurumuz. Bu işte kim olduğumuzla ve kendimizi ne kadar iyi tanıdığımızla ilgili. Belkide kendimize ne kadar zaman ayırdığımızın foyası burda çıkabilir. Belkide günde sadece yarım saat tatlı bi müzik dinlerken aslında kendimizi dinlicez başlarda? Zihnimizi sessizleştirip neye ihtiyacımız olduğunu duyabilicez.
Bıdıkça ve çok şapşal da olsa içimizden gelen bişeyi sadece canımız istiyo diye yapabilir hale gelicez ❤
❤ ❤ ❤

Eski yazılarıma bakıyodum bi önceki doğumgünü yazımda artık 28sin demişim :) Sadece bir yıl sonraki bu doğumgünümde 30 yapmışım kendimi :)

Bekleyemedim ki resmen, 29 çok arada bi yaş diil mi ama. Sonuçta 29 doldu ve 30a girdiğim için de 30 ilan edivermeye karar verdim kendimi :) Bence çok iyi fikir :) Ama çok tuhaf ve şapşal bi şekilde de aşırı durgun ve soluktum doğum günümde, zaten bi sonraki günde büyük yanık olayımı yaşadım, tesadüf müydü acaba.  (kendimi kendimi takip eden bi dedektif gibi hissediyorum şu anda, bakalım tüm bunlarla ne sonuca varıcam :))

Zaten bi gün önce de spiritüel olarak yeni bi yaşa girmenin nası bi etkisi olabilir acaba insanda diye dolaşıyodum. Düşünsene senin doğduğun günün yıldönümünde güneş sisteminde dünya tam bi tur atıp önceki yere geliyo, kocaman bişi bu, bi etkisi olmalıydı. Hatta yeni yıldan daha etkili bişi olmalıydı kişi için. Ve ben gerçekten arada bi keçileri kaçırıyordum işte bunlarla :P Sanırım benim evrensel yıldönümümün etkisi sağ bileğimdeki kocaman yanık oldu :) 

Bu arada hızlı hızlı bu yazıya girişimin asıl amacı kendimize zaman ayırmanın ne kadar önemli olduğunu düşünmem sabahtan beri.

İnsan sevdiği bişeyle uğraşınca ne kadar rahatlıyo. Bunu hepimiz biliyoruz evet tamam ama işte yapmıyoruz. Ben unutmuşum en son naptığımı hatırlayamadım mesela geçen gün ve açtım dikiş makinamı sırf o yüzden pembe çizgili kumaştan kalpler diktim şuursuzca :)

Hiç de lazım olmadığı halde ve kullanmıcağım halde.

Sevdiğim bişi yapma ihtiyacımla yaptım sadece tüm salona kumaşlarımı yaydım, diktim diktim heryer iplik oldu ve o manzara mutlu etti beni işte :) o kadarcıktı yani rahatlamam. Sağ kolum sargıdaydı, saat 11di, hiç gerekli diildi ama oturdum kalp diktim ❤  

Bunu anlatmak istedim ❤

Bence bazen sadece kendimiz için tatlı minnoş bi bencillik takınalım kimseye çaktırmadan ve ihtiyacımız olan bişiyi yapalım her gün. Çünkü kendimizi mutlu ettiğimizde herkesi de daha mutlu edebilme enerjimiz ve gücümüz olucak inanın bana. Çok zaman ayırmak şart diil belkide yarım saat hatta belki de öyle bi lüksümüz varsa bi saat. 

Ama işte tam da burda ciddi bi sorunla karşı karşıya kalabiliriz.

Biz ne istiyoruz? Ne yapmaktan gerçek mutluluk duyuyoruz? Neye gerçekten ihtiyacımız var? Ama gerçekten, özel olarak, gizlice, çok içten. Herkesin istediği klasik ihtiyaçlardan bahsetmiyorum. Ruhumuz neye aç, minicik nelerle besleyebiliyoruz onu? Çevremizdekilerden beklentilerimiz olarak değil, kendi kendimize bi mesele bu. Kendi sorumluluğumuzda iç huzurumuz. Bu işte kim olduğumuzla ve kendimizi ne kadar iyi tanıdığımızla ilgili. Belkide kendimize ne kadar zaman ayırdığımızın foyası burda çıkabilir. Belkide günde sadece yarım saat tatlı bi müzik dinlerken aslında kendimizi dinlicez başlarda? Zihnimizi sessizleştirip neye ihtiyacımız olduğunu duyabilicez.

Bıdıkça ve çok şapşal da olsa içimizden gelen bişeyi sadece canımız istiyo diye yapabilir hale gelicez 

❤ ❤ 

27 Ocak 2014 Pazartesi

"Live simply."


Belki de hepimiz aklımızı kaçırmış olmalıyız her fırsatta deli dolu şeyler yapmadığımız için, bide böyle ‘yorgun’ hissettiğimiz için..

Mesela kendimize 2 günlük izinler yaratıp biyerlere kaçıp kendimize tatlı tatiller yaratmadığımız için, hala yurt dışına çıkmadığımız için (ben), rengarenk giyinmediğimiz için, erken çıktığımız bi gün annanemize tatlı bi hediye paketi ve çiçekle süpriz yapmadığımız için.. İçimizden geleni o an pat diye söylemediğimiz için, insanları alenen ‘eleştirdiğimiz’ için (mükemmel atom parçacıklarıyız ya kendimiz :p), sevmediğimiz insanlara katlanmak zorundaymışız gibi sandığımız için, para o kadar çok gerek ve bizde yok sandığımız için, hep aynı şeylere aynı tepkileri verdiğimiz için, aynı konulara takıldığımız için, yaa daha neler neler için..

Hem sonra yorulmak ney ya? ☺️

Yorulmak: kötü kötü bakıp kendimize zaman ayırmamak. Belki biraz da uyku aşkı, platonik olarak.
Uf ne bilim bu ara kendim çok yaptım diye mi o kadar çok sıkıldım ki sıradan şikayetlerden, mıy mıy hayat olaylarından, aynı olan şeylerden. Kolumu yaktığımdan beri yeni yeni kendime geliyorum. Nefes alıyorum. Evet, doğum günümden bi gün sonra kaynar çayı sağ bileğimden dirseğime doğru döktüm ben, tek elle artist artist tepsi taşıyıp tek elle kapı açarken.. 2.dereceden yanık ve geniş bi alan, hala sargıda kolum. Hiç bi iş yapamadan çalıştım günlerce :( Zeynep Abla tüm yükü aldı benden geçene kadar sağolsun kurtardı beni. Dolandım durdum cafede, işe yaramamak kötü bi his. Çok moral bozucu bi giriş yaptım muhteşem 30 yaşıma.

Yani gıcık geçti biraz zaman, bende ona inandım öyle sandım. Bazen de öyle.

Sonra düşündüm naapıyorum hadi ama dedim kendime.

Şimdi bu günlerde herşeyin altını bi kaldırıp bakıyorum burda mı diye, bişiler arıyorum nası tarif ediyim. Sihirli pırıltılı benim sevdiğim olan bişiler simli simli. Buldum bulucam. Heyecanlanma turları atıyorum, kalktım sayılır. Bi iki şarkı, bi kitap.. Kurtlarla koşan kadınlardayım, sevip sevmediğimi tam anlayamadığım yerindeyim. Beni deniyo kitap henüz.

Bıdık maymun hallerimiz var hepimizin, hiç üstünde durmaya gerek yok. Fark eder etmez de geçiyo aslında o kadar. Ne istiyosan osun. Neler konuşuyosan öyle hissediyosun, neler dinliyosan onunla doluyosun. Ne kadar seviyosan o kadar parıldıyosun, ne kadar veriyosan o kadar alıyosun. Dengeler basit ve sade.

Sevdiğin herşeyi sımsıkı tutup, cesaretini toplayıp kocaman yüreğini koyucaksın. Eenn içindekiler doğru. Etrafta yazanlar ve söylenenler değil. İçindeki öz.

"Live simply."

❤️❤️❤️

12 Ocak 2014 Pazar

İlham topladıııık biiiz


'Ben bişey istiyorum'
‘Benim günüm olsun muu bu pazaar? :)’ 

dedim serhata..


Çünkü 15 ocak haftaiçine denk geliyo ve ben tam gün istiyorum bu sefer niyeyse, tüüüm günü hissetmek istiyorum. Düşünmek istiyorum, hayal kurmak, yürümek, keşfetmek, nefes almak ve dönüpte bi bakmak istiyorum neler hissettiğime..

'Olur :)'

dedi..


Yuppii, o zaman Alaçatıııı.

Aslında alaçatıya çok pis bozulmuştuk son zamanlarda. Zihnimde alaçatı sezon açılınca çıldırmış bi kalabalık tarafından saldırıya uğrayan, işyeri ve arsa sahiplerinin gözünü para bürümüş bi magazin sosyete merkezi, eyvah.

İnsanların tüm sihirini soğurduğu bi yer oldu gözümde. Serhat da özellikle tea&pot’u alaçatıda açtığımız yaz aşırı soğudu ordan. Ama o daracık sokakları, rengarenk kapılarını, kedileri, köpekleri, çiçekleri, el yapımı butik dükkanları ben bu aralar o kadar çok özledim ki.. Oranın verdiği ilhamı özledim..

Yürüdük tüm sokaklarda, dükkanların bi kısmı kapalıydı ama çoğu da açıktı.. Bir sürü resim çektim.. Hayaller kurduk birlikte, tanıdıklarla karşılaştık izmir küçük :) Çok tatlı dükkanlar gezdik, sahipleriyle tanıştık sohpetler muhabbetler.. Uzun zamandır salon için aradığımız bulamadığımız abajuru bulduk dünya tatlısı bi dükkanda, aldık.. Dükkanın adı Sakula.. Sanskritçede ‘sa’ doğmak demekmiş ‘kula’da aile.. Aşırı tatlı bi sahibi var mehtap isimli.. En altta paylaştığım resim orası..

Sokak aralarında mekan sahipleri arkadaşlarıyla mekanlarında tatlı müziklerle oturmuş muhabbet ediyodu.. Çok tanıdıktı herşey :)

Eve dönerken arabanın arka camında güneş batıyodu önümüzdeki bulutlarda pespembeydi.. Ruhum hafiflemiş, minik hayalim gerçekleşmiş bi şekilde dudaklarımı kontrol edemiyodum ben gülüp gülüp konuşuyodum bırbırbır :) Herşey serhatlayken güzeldi, fazla yeni karar almadım sevdim halimi, alaçatıyla da anlaştım aramda; yazın gelmem ben ama hep gelirim dedim yürüyüşe keşfe..

29 yaşımı doldurdum 30a girdiiim sayılır artık 3 gün kaldı hoşgeldiiim :)


8 Ocak 2014 Çarşamba

..ah biz


Bu ikilemler, bu duygular, tüm bu olasılıklar.. dimi?

Ah biz.

Ah bu yüreklerimiz.

Oyun-kurgu türündeki hayatımın en minnoş kıvrımlarından birinde düğümlendim kaldım. Hiç bi bölümümü geçemiyorum. Canım iyice azaldı. Tıkıldım kaldım bu bölümde. Yanıp yanıp başa dönüyorum. Arkama yaslanıp sadece güveneyim olacaklara diyorum, beceremiyorum. Taktiklerim hep işime yarar bu bölümde yapamıyorum.
Miniciklikten geliyo bu sabitliğimiz belkide. İlle istiyoruz bazen, o kadar çok istiyoruz ki isterken ilk ‘neden’ istediğimizi unutuyomuyuz acaba. İlk bunu istememizin çıkışını, içimizi kıpır kıpır eden şeyi. Sadece gerçek olunca mutlu edecek olan bişey istemenin içinde yanlış bişi var, isticeğimiz şeyin yolculuğu da bize cesaret, güç ve öyle mutluluk veriyosa bavulları hazırlamak lazım diye buldum :)

Bu bıdık ukala hayat paşa paşa dersleri tek tek veriyo. İşte bu dersleri seçemiyosun. Neyi isticeğini seçebiliyosun da, bunları hesaplayamıyosun.

Neyse sonuç olarak benim kafam karmakarışık, puzzle şeklinde görüyorum tüm hayatı, kaç parça hiç bilmiyorum :) bildiklerim sahip olduklarım. Ve yaptığım, sevdiğim işim, kocaman ailem, aşık olduğum, her sabah mis kokusuyla uyandığım nefesiyle mutlu olduğum.

çok şükür.

❤️❤️❤️


1 Ocak 2014 Çarşamba

Sihirli, pirilti sesli, simli, vanilyali, pudra kokulu, pastel renkli, puantiyeli, kuş tüylü, ışıl ışıl, melekli, deli dolu, muzuruk, bıdık ve minnoş, süprizli, huzurlu, sağlıklı, aşklı, heyecanlı, başarılı, tatlı, sevgili, özenli, değerli, zeki, ayrıntılı, sade, uyumlu, gülmeli, şanslı, işaret dolu, parlak bişi duşunuyorum ben 2014, ne dersin bibiiiiim :)

Sihirli, pirilti sesli, simli, vanilyali, pudra kokulu, pastel renkli, puantiyeli, kuş tüylü, ışıl ışıl, melekli, deli dolu, muzuruk, bıdık ve minnoş, süprizli, huzurlu, sağlıklı, aşklı, heyecanlı, başarılı, tatlı, sevgili, özenli, değerli, zeki, ayrıntılı, sade, uyumlu, gülmeli, şanslı, işaret dolu, parlak bişi duşunuyorum ben 2014, ne dersin bibiiiiim :)